Bazen kendimi dünya büyüklüğündeki bir
fanusun dışına koyuyorum.
Dünyadan bir fanus!
Fanusun içinde olmadan, izleyici
koltuğunda olmak başka bir şey!
O
zamanlarda bambaşka bir gözle bakan bir çift göz olursunuz!
Hocam, Thomas Kowzlowski’nin; ‘Bir çift
göz çok daha farklı şeyler görebilir!’ dediği gibi…
Fanusun dışında olmak, bütün yaşananları
bir film şeridi gibi izlemek demek!
Orada neler olup bitiyor, tüm
çıplaklığıyla görebilmek demek!
İçindeyseniz, o atmosfer çoğu zaman sizin
görmenizin önünde bir engel olabilir!
***
Fanusun dışında hayat, 90 dakikadan ibaret
değil mesela.
90 dakikaların özetinden çok daha fazlası
yaşanıyor.
İnanın ki, hayat sadece iki renkten ibaret
de değil!
Hayat, tüm renklerin içe içe girdiği bir
kocaman pazıl!
Hayat upuzun bir maraton ve bu maratonda
yaşadıklarınız.
İpi göğüsleyip göğüslememek ise sadece bir
sonuç.
Bir film şeridi gibi herşey!
Mücadele de hayatın bir
parçası…
Futbol, basketbol, voleybol ve diğerleri
eğlenceli birer oyun.
Hayatın bir parçası ama kendisi
değil.
***
Turgay Renklikurt’un bir yazısında kısaca
özetlediği gibi görünür bazen:
‘Spor kendini aşma, kendisiyle hesaplaşma,
uzlaşma ve gerçek insana ulaşmanın bir arenası.’
Doğru ya !
Kas, sinir ve kemikten ibaret değil
insan!
Spor da kas, sinir ve kemikten ibaret
olmayan insanı ruhsal, zihinsel ve bedensel olarak bütünlüğe götüren gizemli ve
tarih kadar eski bir uğraş!
İçindeyseniz fanusun sadece bir yarıştan
ibaret gelebilir hayat!
Bazen dışarı atın kendinizi…
Ve hayatı seyredin.
Tüm renkleriyle görebilmek için
güzellikleri…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder