1936…Berlin Olimpiyatları. Kore, Japonya’nın işgali altında.
Koreli sporculara Japonya’nın forması giydirilmiş.
Birinci; Japonya’nın bayrağını taşıyan bir Koreli…Sohn Kee.
Göndere Japon bayrağı çekiliyor ama onun gözleri yaşlı, nedeni; ülkesi işgal altında.
Ve harp bitiyor sene 1948…Londra Olimpiyatları…Birinci yine Sohn Kee…
Ama bu kez göndere çekilen Kore bayrağı…Kore bağımsızlığını kazanmış ve sporcusu kendi bayrağı için koşmuş…
Bu hikayeyi ülkemizin olimpiyat ateşini yakan, atletizm için bir satırbaşı olarak anılan bir bilgeden öğreniyoruz. “Cüneyt Ağabeyin 100 metresi” adlı kitabın başkahramanından. Geçtiğimiz yıl trafik kazasında kaybettiğimiz Cüneyt Koryürek için yazılan kitapta sporseverler için yüzlerce mesaj var.
17 yaşında başlıyor atletizme ve hayatını gazeteci ve yazar olarak devam ettiriyor. İz bırakanlardan; “Atletizm bana yılmamayı, sabırlı olmayı, insanları sevmeyi ve rakibime hürmet etmeyi öğretti. Hem Atletizm benden sorulur” diyor.
“Uygarlığın temeli, merhaba, nasılsınız, lütfen ve özür dilerimler ile atılacaktır. Medeniyet, üçüncü kişilerin haklarına saygılı olmaktır.” diyerek dostlarına hep medeniyet dersleri veriyor. O, çevresini bilgisiyle zehirleyen bir yazar. “Hayattan hep talep edeceksiniz, asla kanaatkar olmayacaksınız ve verdiğiniz sözü asla unutmayacaksınız.” diyor mesela.
Aklı hep ön plana alan bu mucize insanın fotoğrafı zihinlere; dik bir duruş, beyaz saçlar ve zıpkın gibi bir delikanlı olarak kazındı. Ayrıca; derin ve büyük bir yürek sahibi.
“Onda, aristokrat olmayan bir asalet vardı. Zamana ve mekana bağlı kalmadan çalışırdı. Kitaplarla işgal edilmiş bir ofise girerdiniz, üstünüze bir küçüklük hissi sinerdi. Daha az cahil ölebilmek için çırpınan Cüneyt Ağabeyin uyandırdığı bir histir bu.” Gözlerini okumaktan an ve an ama kaybetmiş ama o mercekle okumaya devam etmiştir.
“Sevgimi de paylaşabilirim bilgimi de, hem sevgimi ve bilgimi versem ne kaybederim ki…” diyecek kadar ince bir ruha sahip. Dostları onu kaybetmenin acısıyla;
Dostları olmalı insanın;
Ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen,
Düşünemediklerinizi düşündürebilen…şiiri sanki onu anlatıyor diyorlar…
“Hem hepimizden biri idi, hem hepimizden farklı idi diyor bir öğrencisi;
Yıl 1980…Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu…Ders, Gazeteciliğin Temel İlkeleri…Beyaz saçlı bir adam kürsüye doğru yöneliyor ve;
“Adım, Cüneyt Koryürek. Hakkımda bu kadar bilgi yeter…”
Tıpkı dostlarının da dediği gibi; sizce Cüneyt Ağabey iki bin kelimeyle anlatılabilir miydi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder