Derbiler ve Yumruklar…
Aynı ülkenin, aynı şehrinde
yaşayan iki büyük takım vardı. Bir gün bütün sporseverleri ekrana kilitlemişlerdi.
Sporseverler bu günü iple çekmişlerdi.
Fakat o da ne! Futbol mu
izleniyordu yoksa boks maçı mı?
Ve top kayıplardaydı! Havada
ise yumruklar uçuşuyordu ve saha futbolcuların kanına
boyanmıştı…Herkes şaşkındı!
Yumruklar bir zamanlar
“dünyaya eşitlik ve özgürlük”
getirmek için kullanılmıştı oysa. Ve bütün
dünyada adeta zaman durmuştu. Bakınız bir yumruk neler anlatmıştı neler!...
Sene 1968.
Olimpiyatlarda, Mexico City'de 200 metre finali koşulmuştu. Amerikalı (siyah)
atletler Tommie Smith ile John Carlos
birinci ve üçüncü gelirken, ikinciliği Avustralyalı (beyaz) kazanmıştı.
Madalya töreni için
bekledikleri bir sırada; Carlos, Peter Norman'ın yanına gelerek sordu:
“İnsan haklarına inanıyor musun?”
“Evet, inanıyorum.”
“Tanrıya inanıyor musun?”
“Elbette…”
Bunun üzerine, iki siyah
atlet kafalarındaki eylem planını açıkladı, Norman tereddütsüz katıldı: “Ben eyleminizi destekleyeceğim, bana ne
yapmam gerektiğini söyleyin!”
İlk defa, o günler için müthiş
bir devrim sayılacak bir eylem planlıyor iki genç adam: Amerika'daki ırk ayrımcılığını ve siyah bedenlerin fakirliğini ve ikinci
sınıf vatandaşlığını protesto
edeceklerdi...
Fikir Norman'dan geldi ve bir çift siyah deri eldiven buldular,
sağ tekini Tommie, sol tekini John eline geçirdi; fakirliği sembolize etmek
için çıplak ayakla kürsüye çıktılar. Başları
kederle öne eğik, sıkılı yumruklarını havaya kaldırıyorlar. Önlerinde duran
beyaz atlet Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne “İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi'nin”
kokartını iğneliyor.
Amerikan milli marşı
çalarken plan icra ediliyor. Ve tabii
bütün dünya birbirine giriyor. Olimpiyatlar gölgede kalıyor, dünya
gazeteleri; yumrukları havada siyah
atletlerin fotoğrafını birinci sayfadan veriyor... Amerikan Olimpiyat
Komitesi iki siyahın spor kariyerini o saniye bitiriyor. Eylem amacına ulaşmış,
Amerika'daki zenci azınlığın durumu dünya gündemine gelmişti. Smith ve Carlos
spor hayatlarını feda etmişler ama dünya tarihine geçmişlerdi.
Avustralyalı beyaz Peter
Norman ise bir beyazdı ve o günlerde siyahların haklarını savunma cesareti gösteren
beyaz çok azdı. Peter, Avustralya'ya
döndüğünde kimse yüzüne bakmadığı gibi, herkes tarafından yargılandı. Onun da
atletizm kariyeri bitti, spor çevrelerinden dışlandı. Avustralya Devleti
Norman'ı ölene kadar affetmemişti.
Siyah ve beyaz tenler tek yumruk olmuştu; hayatları
pahasına…Biz ise aynı ülkenin iki
büyük takımı bütün gözlerin ekrana kilitlendiği bir anda yumruklarımızı birbirimize
savuruyoruz.Oysa bakın bir yumruk neler
anlatabiliyomuş! Sevgiyle ve bizimle kalın….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder