14 Temmuz 2012 Cumartesi

Seçilmiş yalnızlık yalnızlık değildir !


Seçilmiş yalnızlık, yalnızlık değildir diyor Kaleci Antrenörü Haluk Kaplan. O Silifke doğumlu, Silifkespor’da futbola başlamış, kendisini mesleğine adamış ve ‘Bir Numara Olmak’ adlı kitabı ile adeta kaleciliğin kitabını yazmış. Kaplan,  Louis Van Gaal gibi birçok isimle de çalışma şansını yakalamış. Kaleciliğin teknik, takdik, psikolojik ve felsefi değerlerini araştırmaya, yazmaya, çizmeye gönül vermiş. Bakınız kalecilerin yalnızlığı üzerine nelere değinmiş:      



Bir futbol maçı oynanırken oyuncuların bazen topun, bazen rakip oyuncunun peşinden bir yerlere koştuğunu görürsünüz. Gol olur birlikte sevinirler, hakem kararını beğenmezler birlikte itiraz ederler. Fakat forma rengi farklı bir oyuncu vardır ki onu bu etkinliklerin içinde görmeniz pek mümkün olmaz. İşte o kalecidir. Alışılagelmiş tabirle “yalnız adam”.

    Kalecinin ceza sahası içerisinde görev yapma zarureti ona “yalnız adam” görüntüsü vermektedir. Peki,nedir yalnızlık? 

Bilindiği gibi yalnızlık bir duygu durumudur. Muhtaçlık, terkedilmişlik, umutsuzluk, güvensizlik gibi duyguları içinde barındırır. Bu duygularla yüklü bir insanda kendisini olduğu yere layık görmeme düşüncesi hâkimdir.

     Öyleyse, Picasso tablosunu yaparken, Rodin heykelini yontarken, Edison ampulü bulmak için çaba harcarken bu insanlar yalnız, çaresiz, terkedilmiş ve umutsuz mu idiler? Tabi ki hayır..

Onlar sadece kabiliyetli oldukları konuda üretken olabilmek adına “tek başına” olmayı seçmişlerdi.

     Ünlü futbolcu Maradona çok sayıda oyuncuyu çalımlayarak gol atarken yalnızlığın çöküntüsü içerisinde miydi? Elbette değildi.. O da “tek başına” takımına gol kazandırabilmenin konsantrasyonu ve coşkusu içerisindeydi.

     Ceza sahası içerisinde topu elle tutabilme özgürlüğü olan kaleci, bu görevi “tek başına” yapmak zorundadır. Burada bir üretkenlik, mutluluk ve başarının olması kaleciyi yalnız adamlığın dışına itmektedir.

     Kalecinin yalnız adam olduğu durumlar da vardır elbette. Maça çıkmadan önce hata yapma korkusu ile doluysa, yeteneklerinden ve yapabileceklerinden şüphe duyuyorsa, kendisinin gerçekten o takımın kalesinde görev yapmaya değer olup olmadığı konusunda tereddüt yaşıyorsa yalnızdır. Maç esnasında takım arkadaşlarını yönlendirme adına iletişim halinde değilse yalnızdır. Hele bir de hata yapıp gol yedikten sonra hatasını kabullenip dimdik ayakta durarak maça kaldığı yerden devam edemiyorsa gerçekten yalnızdır. Maç sonrasındaki eleştirilere göğüs geremeyip güven kaybına uğruyorsa ve bunu takımına hissettiriyorsa işte o zaman yapayalnızdır..

Çünkü o kalede bir başkası görev alacaktır.

     Kaleci kişisel yeteneklerini bilgi birikimi ile birleştirerek, özgüven içerisinde, olumsuzluklardan yılmadan yükümlü olduğu görevi yerine getirebilmelidir.

     Unutulmamalıdır ki, ceza sahası içerisinde topa elle temas edebilme ayrıcalığı sadece kaleciye verilmiştir. Bu durum onu daha sorumlu hale getirmekte ve aynı zamanda özel bir insan yapmaktadır. Bu bilinçle, görevini “tek başına” yapmak mecburiyetindedir.

    Seçim kalecinin.. Ya yalnızlığın kederini seçecek ya da “tek başına” başarabilmenin gururunu…

     Sunay Akın’ın “yalnızlık” şiirinde dediği gibi:

Şemsiye yapımcıları

Islanmaktan

Tek kişiyi koruyacak genişlikte

Kesince kumaşları

Yağmur değil

Yalnızlıktır yağan…"

     

    




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder