Seçilmiş yalnızlık, yalnızlık değildir diyor Kaleci Antrenörü Haluk Kaplan. O Silifke doğumlu, Silifkespor’da futbola başlamış, kendisini mesleğine adamış ve ‘Bir Numara Olmak’ adlı kitabı ile adeta kaleciliğin kitabını yazmış. Kaplan, Louis Van Gaal gibi birçok isimle de çalışma şansını yakalamış. Kaleciliğin teknik, takdik, psikolojik ve felsefi değerlerini araştırmaya, yazmaya, çizmeye gönül vermiş. Bakınız kalecilerin yalnızlığı üzerine nelere değinmiş:
“Bir futbol maçı oynanırken oyuncuların bazen topun,
bazen rakip oyuncunun peşinden bir yerlere koştuğunu görürsünüz. Gol olur
birlikte sevinirler, hakem kararını beğenmezler birlikte itiraz ederler. Fakat
forma rengi farklı bir oyuncu vardır ki onu bu etkinliklerin içinde görmeniz
pek mümkün olmaz. İşte o kalecidir. Alışılagelmiş tabirle “yalnız adam”.
Kalecinin ceza sahası içerisinde görev
yapma zarureti ona “yalnız adam” görüntüsü vermektedir. Peki,nedir
yalnızlık?
Bilindiği
gibi yalnızlık bir duygu durumudur. Muhtaçlık, terkedilmişlik, umutsuzluk,
güvensizlik gibi duyguları içinde barındırır. Bu duygularla yüklü bir insanda
kendisini olduğu yere layık görmeme düşüncesi hâkimdir.
Öyleyse, Picasso tablosunu yaparken, Rodin
heykelini yontarken, Edison ampulü bulmak için çaba harcarken bu insanlar
yalnız, çaresiz, terkedilmiş ve umutsuz mu idiler? Tabi ki hayır..
Onlar
sadece kabiliyetli oldukları konuda üretken olabilmek adına “tek başına” olmayı
seçmişlerdi.
Ünlü futbolcu Maradona çok sayıda oyuncuyu
çalımlayarak gol atarken yalnızlığın çöküntüsü içerisinde miydi? Elbette
değildi.. O da “tek başına” takımına gol kazandırabilmenin konsantrasyonu ve
coşkusu içerisindeydi.
Ceza sahası içerisinde topu elle tutabilme
özgürlüğü olan kaleci, bu görevi “tek başına” yapmak zorundadır. Burada bir
üretkenlik, mutluluk ve başarının olması kaleciyi yalnız adamlığın dışına
itmektedir.
Kalecinin yalnız adam olduğu durumlar da
vardır elbette. Maça çıkmadan önce hata yapma korkusu ile doluysa,
yeteneklerinden ve yapabileceklerinden şüphe duyuyorsa, kendisinin gerçekten o
takımın kalesinde görev yapmaya değer olup olmadığı konusunda tereddüt
yaşıyorsa yalnızdır. Maç esnasında takım arkadaşlarını yönlendirme adına
iletişim halinde değilse yalnızdır. Hele bir de hata yapıp gol yedikten sonra
hatasını kabullenip dimdik ayakta durarak maça kaldığı yerden devam edemiyorsa
gerçekten yalnızdır. Maç sonrasındaki eleştirilere göğüs geremeyip güven
kaybına uğruyorsa ve bunu takımına hissettiriyorsa işte o zaman yapayalnızdır..
Çünkü
o kalede bir başkası görev alacaktır.
Kaleci kişisel yeteneklerini bilgi
birikimi ile birleştirerek, özgüven içerisinde, olumsuzluklardan yılmadan
yükümlü olduğu görevi yerine getirebilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, ceza sahası içerisinde
topa elle temas edebilme ayrıcalığı sadece kaleciye verilmiştir. Bu durum onu
daha sorumlu hale getirmekte ve aynı zamanda özel bir insan yapmaktadır. Bu
bilinçle, görevini “tek başına” yapmak mecburiyetindedir.
Seçim kalecinin.. Ya yalnızlığın kederini
seçecek ya da “tek başına” başarabilmenin gururunu…
Sunay Akın’ın “yalnızlık” şiirinde dediği
gibi:
Şemsiye
yapımcıları
Islanmaktan
Tek
kişiyi koruyacak genişlikte
Kesince
kumaşları
Yağmur
değil
Yalnızlıktır
yağan…"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder