33.
FIBA Kadınlar Avrupa Şampiyonası bir tür ulusa sesleniş gibiydi.
Evet,
yanlış anlamadınız bir tür ulusa sesleniş…
Bir
tür serzenişti ama tatlı bir serzeniş!
Daima
diğer branşların gölgesinde kalan bayan basketbolunun da var olduğunun bir
duyurusu!
Ve
Türk kadını isterse başaramayacağı hiç bir şey yoktur dediler perilerimiz.
***
Potanın
perileri aldıkları her puanda, yaşadıkları her saniyede bizlere bir şeyler
anlattılar.
Gerçek
zaferlerin sahalarda kazanıldığını…
Gerçek
mücadelenin, ümidinizi kaybetmemek olduğunu…
Toz,
ter, kan içinde kalsanız dahi yılmamak olduğunu…
Kendinizi
adamış olduğunuz işi aşkla yapabileceğinizi anlattılar adeta!
***
Bayan
Basketbol Milli takımımız aldıkları her puanda hepimize bir çığlık oldular.
Perilerimiz
bildiğimiz periler gibi kanatlandılar uçtular.
Aldıkları
her puanda bir martı misali kanatları denizin sularına dokundu ve tekrar
gökyüzüne doğru süzüldüler.
Üzerlerine
giydikleri ay yıldızlı bayrağı aldılar ve göklere çıkardılar.
Bayrak
gibi dalgalandılar.
***
Bu
peri masalının içinde bir de beyaz atlı bir prensi vardı!
O,
adını Botaşsporla duyuran bir yıldızdı!
Adı,
Ceyhun Yıldızoğlu.
O
da hayatını oyuncularına ve Türk basketboluna adadı.
Bir
basketbol ordusu hayal etti ve bu rüya gerçek bir destan oldu.
Ve “başarı sadece
oyuncuları ikna etmek ve inandırmak değildir, bütün insanları; oyuncuları,
yöneticileri ve seyircileri, hatta basını hatta dünyayı inandırmaktır dedi!
***
Kadınlar Avrupa
Şampiyonasının her saniyesi ulusa sesleniş gibiydi!
Gerçek
zaferler nasıl kazanılır, onu öğrettiler bizlere periler…
Ve
gerçek bir peri masalı izledik!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder