Dört arkadaş arabalarıyla
tedirgin bir şekilde ilerliyorlardı.
Yolları uzundu.
Ya adresi bulamazlarsa, bunu nasıl açıklarlardı!
Zaman da gittikçe
daralıyordu.
İlçe sınırlarına
girmişlerdi ama yollar bomboştu.
Ne bir tabela, ne de bir işaret vardı.
Derken nihayet, hemen
arkalarında ilerleyen lüks bir araba göründü.
Heyecanlandılar.
Hemen korna çalarak
durmalarını istediler.
Araba durdu ama merak da
etmişti, kimdi bu yabancılar.
“Buyurun gençler!”
“Kusura bakmayın, sizi
yolunuzdan alıkoyduk ama biz şu adresi arıyoruz.
Zamanımız da çok dar.”
“Bizde oraya gidiyoruz.
Bizi takip edin.
Bu arada, hayırdır ilk defa
geliyorsunuz sanırım.”
“Evet, bizim bu ilçeye tayinimiz çıktı.”
“Öyleyse bir teklifimiz
var.
Bir saate kadar statta
maçımız var.
Biz de takımın yöneticileriyiz.
Sizi de desteklemek için
aramıza bekleriz.
Bundan böyle bizim takımın taraftarı olursunuz”
“Tabii neden olmasın!
Gelebiliriz ama…yine de söz vermeyelim.”
“Beni takip edin.”
Dediler ve iki araba
yollarına devam ettiler.
Stada nihayet gelmişlerdi…
Etraf kalabalıktı.
Fakat dört genç birden gözden kayboluverdi.
Kulüp Başkanı bir kez daha
arkasına baktı, belki de gelmişlerdi.
Fakat arkasında yoktular. Yöneticiler
etraflarına baktılar onları göremediler.
Biri “aceleleri vardı” dedi.
Evet, aceleleri vardı.
Çünkü maçın başlamasına çok
az kalmıştı.
Hatta…Takımlar yerini almıştı.
Ve geç kalma korkusu
içerisinde dört genç de maçı yönetmek
için formalarını giymişler ve çoktan yerlerini
almışlardı…
Yöneticiler, o dört gencin maçın hakemi olduklarını
gördüklerinde şaşkınlıklarını gizleyemediler ve birbirlerine bakıp tebessüm ettiler.
Spor Yazarı Sadık Söztutan'a ait bu güzel hikayeyi okur okumaz paylaşmak istedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder