Olimpik bir spor branşı
olan bisiklet sporu, ilk olarak 19. Yüzyıl başlarında patlama yapmıştı. Olimpiyat
spor programına alındıktan sonra ilk yol yarışı 1896 yılında Atina
Olimpiyatları’nda maraton parkurunda gerçekleşti. Olimpiyat oyunlarında bisiklet
yarışları; yol, pist ve dağ yarışmaları olarak ayrılırlar.
Bisiklet sporunu güzel
kılan pek çok neden sayılabilir. Bir spor aktivitesi olmasının yanında
izleyicisini de eğlendiren ve merak uyandıran bir spor dalıdır. Cumhurbaşkanlığı
Bisiklet Turu’ndan tutun da, içinde bisiklet olan her organizasyonun ilgiliyle
takip eden çok sayı da sporseverleri var. Bu organizasyonların verdikleri
mesajlara da bakılırsa bisiklet salt bir spor olarak görmek istemiyorum.
Özellikle dağ ve yol yarışlarında gördüğümüz manzaralar oldukça büyüleyici. Sporcu,
bisiklet ve doğa bazen tek bir kare de bütünleşebiliyor. Bu bütünleşme ise
olağanüstü görsellere sahne olabiliyor. Her karede de farklı bir mesaj. Bu mesaj;
bazen yaşama sevinci, bazen doğal güzellikler, bazen tarihi güzellikler olarak
algılayabildiğim güzel düşünceler ve bu düşüncelerin oluşturduğu hisler
arasında…
Bugünlerde, yapılan
organizasyonların dışında hayallerde de gezinen -henüz hayal sayılabilecek- bir
proje var. Kızkalesi’nden, Kızkulesi’ne Bisiklet Yarışları. Neden olmasın!
Kızkalesi denizin ortasında
yükselen bir tarih. Kumların, denizin ve kalenin eşsiz buluşması. Kızkalesi’nin
dillere destan hikâyesi ile Kızkulesi’nin hikâyesi de hemen hemen aynıdır. Bu
iki tarihi bisiklet sporu buluşturabilir.
Kızkalesi- Silifke-
Mut- Karaman- Konya- Şereflikoçhisar- Gölbaşı- Ankara- Bolu- Sakarya
İzmit- İstanbul ve Kızkulesi arasındaki manzara sporseverler için görülmeye ve
yaşanmaya değer olacaktır. Ne dersiniz bisiklet sporu Kızkalesi’nden Kızkulesi’ne
gizemli, bir o kadar da can alıcı bir köprü kurmayı başarabilir mi? İstenirse,
neden olmasın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder