Bir
alt yapı hocası öğrencisini bir kenara çekiyor ve diyor ki:
“Bana her gün on gol senaryosu yazacaksın!
“Bana her gün on gol senaryosu yazacaksın!
Orta
sahada ilk pası sen vereceksin; son vuruşu da sen yapacaksın!
Her
gün böylece on gol yazacaksın defterine.
Ve
o defteri, her sabah bana getireceksin!”
Öğrenci belki futbolu okuldan kaçmanın bir yolu gibi görüyor,
belki
içinden ‘burada da mı ödev!’ diyor.
Belki
de sıkılıyor ama yapacak başka bir şey yok...
‘Tamam hocam!’ diyor ve her gün bıkmadan usanmadan gol pozisyonları yazıyor. Çok geçmeden anlıyor bu işin ne kadar zor olduğunu.
‘Tamam hocam!’ diyor ve her gün bıkmadan usanmadan gol pozisyonları yazıyor. Çok geçmeden anlıyor bu işin ne kadar zor olduğunu.
Her
gün on gol senaryosu...
‘Sağa pası ver; ileri koş, ceza sahası
önünde verkaç yap! Kaç çeşit gol pozisyonu çıkar ki!’
Zorlanıyor, ama kaytaramıyor bir türlü.
Zorlanıyor, ama kaytaramıyor bir türlü.
Hoca
her sabah başında soruyor; o ise sesli bir şekilde okuyor.
Bu
yüzden sürekli buna kafa patlatıyor.
Belki de arada bir düşünüyor, bu ne işe yarayacak diye...
Ama aklında hep şu var:
Belki de arada bir düşünüyor, bu ne işe yarayacak diye...
Ama aklında hep şu var:
Sabah
olacak ve hoca benden on gol senaryosu bekliyor.
Geleceğinin ellerinde olduğunu bildiği
adam!
Belki arada elektrikler kesildi diyor; belki tekrar yapıyor ama hep aklında o gol senaryoları var. Hep düşünüyor!
Ve yıllar geçiyor ve o çocuk büyüyor; Sergen Yalçın oluyor.
Ve bu hikayeden de anlaşılıyor ki; öyle kolay kolay ‘Serpil Hamdi Tüzün’ olunmuyor!
Bu
hikayeyi Spor Yazarı Mehmet Demirkol’dan
okudum.
Türk futbolu için efsane bir isim olan Serpil Hamdi Tüzün hocayı en son iki yıl önce İstanbul Arel Üniversitenin
kafeteryasında görmüştüm. O gün hocamla kısa bir sohbet etme şansını yakaladım:
Bilmediğim
birilerine sitemler ediyordu...
Hüzünlüydü!
‘Unutuldum!’ diyordu!
Onun
ismi alt yapıya verdiği önemle birlikte
anılır…
Bugünün
hocaları onun öğrencileridir; hatta öğrencilerinin de öğrencileridir…
Hocaların hocasını bugün analım ki, asla unutulmayacağını bilsin ve kendisine ‘uzun
bir ömür’ dileyerek yazıyı noktalayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder